İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü (Human Immunodeficiency Virus / HIV) bağışıklık sistemini hedef alan ve kişilerin, enfeksiyonlar ve bazı kanserlere karşı savunma sistemlerini zayıflatan bir virüs özelliğindedir. HIV enfeksiyonunun en ileri halinin AIDS (Kazanılmış İmmün Yetmezlik Sendromu) olduğu bilinmektedir. Milyonlarca insanda bulunan ve etkili aşısı henüz bulunamayan hastalık için çeşitli farkındalık oluşturma çabaları sürdürülmektedir. Bu kapsamda 1988 yılından beri, 1 Aralık günü Dünya AIDS Günü olarak kabul ediliyor.
Bu yılın öncelikli hedef grubu olarak gençler belirlenmiş, bu günde gençlerin bilgi ihtiyacının karşılanması, bulaş yollarına ilişkin farkındalık kazandırılması ile enfeksiyondan korunmanın öneminin vurgulanmasını sağlayacak aktiviteler yapılması planlanmıştır. Bu yılın teması “Hayatın Akışında HIV Enfeksiyonu” olarak belirlenmiş olup, doğumdan itibaren HIV enfeksiyonu ve HIV ile yaşamı konu almaktadır.
Türkiye’de ilk AIDS vakası 1985’te kayıtlara geçmiş olup, bugüne kadar toplam AIDS hastası sayısının 13.000’i bulduğu ifade ediliyor. Son 10 yıllık tabloya bakıldığında artış oranının yüksekliği dikkat çekiyor. 2005’te 292 AIDS hastası tespit edilirken, bu sayı 2015’te 1.500'ü geçiyor. Özellikle Sahra Altı Afrika’daki AIDS vakalarının azalmasından sonra Orta Asya, Rusya ve Ukrayna merkezli vakaların giderek artmaya başlamıştır. Ülkemiz de bu bölgedeki ülkelerden biri olarak etkileniyor. Aslında genç nüfusta güvenli seks eğilimi artıyor. Ancak davranışsal alışkanlıklar ve madde bağımlılığı AIDS hastası sayısının bu bölgelerde artmasına yol açıyor.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 15-19 yaş aralığındaki gençlerde HIV enfeksiyonunun artış gösterdiğini belirtilen Türkiye'de AIDS hastası sayısının artmasında genç nüfusun fazlalığı, göç hareketleri, turizm, kayıtsız çalışan seks işçilerinin artması, damar içi uyuşturucu kullanımının artması ve korunmaya yönelik düzenli eğitim programlarının bulunmaması etkili oluyor.
Hastalıktan “Korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolu cinsel temasla olduğu için cinsel yolla bulaşmaya karşı korunma büyük önem taşımaktadır. Korunmada “tek çare tek eşliliktir”. Doğru kondom kullanımı hastalığın cinsel yolla bulaşmaya karşı en güvenli ve basit korunma yoludur. Şüpheli durumlarda ise vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna müracaat ederek test yaptırmak gerekir. Bir diğer korunma yolu kan ve kan ürünleriyle olan bulaşmaya karşı korunmadır. Kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmelidir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testler yapılması, damar içi madde kullanımı alışkanlığının önlenmesi, tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanımı risklerin anlatılması bu grupta HIV bulaşma riskini azaltmaktadır. Özellikle damar yoluyla ilaç kullanan hastaların mutlaka düzenli olarak kan testi yaptırması gerekmektedir.
HIV/AIDS salgının 2030 yılına kadar durdurulması için ülkemizde ve dünyada herkesi sorunun farkında olmaya ve çözümüne her türlü ortamda destek vermeye davet ediyoruz.”