İslam
dininin önemli vecibelerinden birisi olan kurban ibadetinin insana ve çevreye
zararı olmadan eda etmek için dikkat edilmesi gereken hususlar vardır. Kurban
kesiminin gerekli dini hükümlere uygun sağlık ve çevre şartlarına bağlı kalarak
ortam koşullarının hijyenik hale getirilmesi, başta hayvanlardan insanlara
geçen (zoonotik) hastalıklar olmak üzere, sağlık, çevre sağlığı, temizlik, etin
işlenmesi, pişirilmesi, tüketilmesi, sakatatlarını çöpe atılmaması, sokak
hayvanlarına verilmemesi, gibi konularda halkımızın bilgilendirilmesi çevre ve
toplum sağlığının korunması açısından önem arz etmektedir. Bu konularla ilgili
olarak Diyanet İşleri Başkanlığımızca ortak bir çalışma yürütülmektedir.
Kurban
satış yerlerinin, kurbanlık naklinin, kurban kesim yerlerinin ve kesim sonrası
etin işlenmesi esnasında gerekli hijyen,
güvenlik ve asgari teknik şartlara uyulması gerekmektedir. Ayrıca
hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, karkasın parçalanması, etin nakli,
muhafazası, pişirilmesi ve tüketime sunulması aşamalarında kişisel temizlik
kuralları ihmal edilmemelidir.
Hayvanlardan
insanlara bulaşan ve halk sağlığı yönünden çok büyük önem taşıyan bakteriyel,
viral, paraziter ve fungal (zoonotik) hastalıklar mevcuttur. Bu hastalıklardan
bazıları: tüberküloz, bruselloz, şarbon, kuduz, kist hidatik, deli dana
hastalığı, trişinelloz ve Q‐hummasıdır.
Bu
hastalıklardan trişinelloz, deli dana (Creutzfeldt-Jacob) hastalığı ve
Q‐humması hariç diğer hastalıklar ülkemiz açısından önemlidir. Bu nedenle
hayvan yetiştiricileri ve satın alan kişilerin gerekli sağlık kontrolleri
yapılmayan hayvanlarla temasa geçmeleri, bu etleri tüketmeleri kendileri ve
ailelerinin sağlıkları açısından büyük riskler taşımaktadır.
Bu
nedenle, hastalık yapan ve bozulmaya neden olan mikroorganizmaların ete
bulaşmasının önlenmesi, ette mevcut mikroorganizma sayısını azaltmak veya kabul
edilebilir bir seviyeye indirmek, mikroorganizmaların üremelerini ve toksin
salgılamalarını engellemek için kesim, yüzme ve parçalama işlemlerinin serin
yerlerde yapılması gerekir. Çevre sağlığı yönünden de kesimi takiben ortaya
çıkan kan, mide ve bağırsak içeriğinin gelişi güzel bir şekilde etrafa
atılmaması ve akarsulara dökülmemesi gerekmektedir. Ayrıca kesimi takiben
ortaya çıkan içeriklerin ve hastalık taşıyan diğer iç organların (karaciğer ve
akciğer gibi) köpek ve kedilere verilmemesi gerekir. Bu organlar usulüne uygun
bir şekilde imha edilmeli veya derin çukurlara gömülmelidir. Çünkü bu organlar
insanların başta karaciğeri olmak üzere, akciğer, beyin gibi organlarına
yerleşerek bugün için ilaçla tedavisi mümkün olmayan cerrahi müdahaleyi
gerektiren kist hidatik hastalığının yayılmasına yol açmaktadır.
Kist
hidatik hastalığına köpek, kedi, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanların ince
bağırsaklarında yaşayan parazitin larvaları sebep olur. Koyun, keçi, sığır,
domuz ve develerin kistli iç organlarının et yiyen hayvanlara yedirilmesi ile
kist içinde bulunan parazitler bu hayvanların bağırsağına yerleşir. Hastalık
insanlara, paraziti taşıyan köpek, kedi,
çakal, tilki, kurt gibi hayvanların dışkısı ile bulaşır. Dışkı ile etrafa
yayılan parazitin yumurtaları ile kirlenmiş meyve ve sebzelerin çiğ
tüketilmesi, kirlenmiş suların içilmesi, rüzgâr ile uçuşan yumurtaların solunum
yoluyla alınması ve paraziti taşıyan köpekler sevildikten sonra ellerin iyice
yıkanmaması başlıca bulaşma nedenleridir.
Köpekler
parazit yumurtalarını burunlarına ve tüylerine bulaştırabilirler. Köpeklerin okşanması
ve sevilmesi sırasında parazit yumurtaları ellere bulaşabilir. Bu şekilde
kirlenen ellerin yıkanmadan ağıza götürülmesi ile parazitin yumurtası alınır.
Bu nedenle, özellikle çocukların sokak köpekleri ile oynamalarına izin
verilmemeli, temas halinde ellerini bol su ve sabunla yıkaması sağlanmalıdır. Kişisel
temizlik kurallarına dikkat edilmeli, içme ve kullanma suları temiz olmalı, çiğ
yenen sebze ve meyveler bol su ile iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir. Sahipli
köpek ve kediler, muhakkak parazit yönünden tedavi ettirilmeli ve sahiplerince
gezdirilirken etrafa dışkılamaları halinde mümkünse dışkı uygun bir şekilde
toplanıp bertaraf edilmelidir.
Kurban
Bayramı’nda tatlı tüketimine ek olarak kırmızı et tüketiminin miktarı ve
sıklığı artmaktadır. Özellikle bu dönemde şişmanlık, yüksek tansiyon,
kalp-damar, mide ve diyabet (şeker hastalığı) hastalığı olan kişilerin
beslenmelerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Yağlı etlerin doymuş yağ ve
kolesterol içeriği daha yüksek olduğu için; kalp-damar hastalığı, diyabet
(şeker hastalığı) ve yüksek tansiyonu olan kişiler, Kurban Bayramı'nda yağsız
veya az yağlı etleri tercih etmeli, kısıtlı miktarlarda tüketmeli ve aşırıya
kaçmamalıdır.
Kurban
bayramında; sağlıklı beslenme temel prensiplerinin, yiyecek seçiminin, porsiyon
kontrolünün ve besin gruplarının dengeli dağılması için alınması gereken
önlemlerin herkes için geçerli olduğu unutulmayıp her zaman özen
gösterilmelidir. Bayram sabahı kurban kesme telaşı olanlar kahvaltı öğününü
atlayabilmektedir bu yüzden mümkün olduğunca kahvaltı yapmaya özen
gösterilmelidir.
Etler
sindirimi zor olan besinlerdir. Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik,
hem pişirmede hem de sindirimde zorluğa yol açar. Bu nedenle özellikle
mide-bağırsak hastalığı olan kişiler kurban etlerini hemen tüketmemeli,
buzdolabında birkaç gün beklettikten sonra, haşlama veya ızgarada pişirme
yöntemiyle pişirerek tüketmeli, kızartmalardan kaçınılmalıdır. Çok yüksek
ısıda, uzun süre pişirme ve kızartma yöntemi çeşitli "kanserojen maddelerin"
oluşumuna neden olabileceği için tercih edilmemelidir. Kolesterol hastaları ile
kalp-damar hastalığı riski taşıyan kişiler sakatat tüketiminden kaçınmalıdır.
Etler
iyi kalite proteinin yanı sıra yağ, çeşitli mineraller ve vitaminleri de
içermelerine rağmen C ve E vitaminini içermezler. Bu nedenle etlerin sebzelerle
birlikte pişirilmesi veya etlerin yanında sebzelerin de tüketilmesi sağlıklı
beslenme için gereklidir. Ayrıca besin çeşitliliğinin sağlanması açısından da
sağlıklı bir yöntemdir. Etle yapılan yemekler kendi yağı ile pişirilmeli ve
ilave yağ eklenmemelidir. Özellikle kuyruk yağı veya tereyağının et
yemeklerinde kullanılmasından kaçınılmalıdır.
Etler
ızgarada pişirilirken, etle ateş arasındaki uzaklık eti yakmayacak ve
"kömürleşme" sağlamayacak şekilde ayarlanmalıdır. Yüksek ateş
yüzeydeki proteinleri birdenbire katılaştırır ve ısı etin iç kısmına ulaşamaz.
Bu nedenle etlerin iç sıcaklığı en az 75 ºC olmalıdır. Çok yüksek ısı, etin dış
yüzeyinin yanmasına ve su kaybının fazla olmasına yol açarak besin öğesi
kaybını artırır. Etler kesinlikle çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemeli, bazı
zoonoz hastalıkların çiğ veya az pişmiş etlerin yenmesiyle bulaştığı
unutulmamalıdır.
Kurban
etleri, büyük parçalar şeklinde değil, birer yemeklik olacak şekilde küçük parçalara
ayrılarak buzdolabı poşetine veya yağlı kâğıda sarılmalı ve buzdolabının buzluk
kısmında veya derin dondurucuda saklanmalıdır. Bu şekilde hazırlanan etler,
buzlukta -2 derecede birkaç hafta, -18 derece derin dondurucuda ise 3-4 ay
süreyle saklanabilir. Etler kolaylıkla bozulabilen potansiyel riskli
besinlerdir. Etlerin dondurulduktan sonra tekrar çözünmesi bazı
"mikroorganizmalar" için üreme ortamı oluşturur ve bu da sağlığımızı
tehdit eder. Çözünen et hemen pişirilmeli ve tekrar dondurulmamalıdır.
Etlerin,
"oda ısısında açıkta bırakılacak şekilde değil", yine buzdolabının
alt bölmesinde çözünmesi sağlanmalıdır. Derin dondurucuda saklanan etin
buzdolabının sebzelik kısmının üstüne konularak çözünmesi beklenebilir. Etin
çabuk çözünmesi amacıyla uygulanan kalorifer, soba üzerinde çözünme, oda
sıcaklığında bekletme gibi yöntemler, insan sağlığı açısından tehlikeli
sonuçları beraberinde getirmektedir. Et hazırlamada kullanılan kesme
tahtalarında çiğ sebze ve meyveleri doğrama işlemi yapılmamalıdır.